X ışını ve kullanım alanları

Alp Güleç - 28 Temmuz 2011 01:18


X ışını 0.01 nm ile 10 nm dalgaboyu aralığında olan elektromanyetik ışınımdır. Ultraviyole (Mor ötesi) ile Gamma ışınlarının arasındadır. Yükünleştirici ışınım sınıfına dahil olduklarından zararlı olabilmektedir. Frekansı görünür ışığın frekansından ortalama 1000 kat daha büyüktür ve X ışını fotonu görünebilir ışık fotonundan daha yüksek enerjiye sahiptir. 

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Akıllı ve güdümlü füzelerin çalışma prensipleri

Alp Güleç - 18 Ağustos 2011 21:16


Dünün, bugünün ve geleceğin en önemli silahlarından biri olan füzeler, savaşların kaderini belirlemekte büyük rol oynamaktadırlar. Teknolojinin gelişmesiyle beraber 2. Dünya savaşı’ndan bugüne bu konuda büyük atılımlar yapılmıştır. Bunlardan en dikkat çekicisi ise akıllı ve güdümlü olan füzelerdir.

Güdümlü füzeler, hedefi olabildiğince en az sapma ile vurmak amacıyla geliştirilmektedirler. Bu sayede, sadece hedefe odaklanıldığından istenmeyen yerlerin vurulmasının ve israfın önüne geçilmiş olur. Maliyetleri yüksektir. Fakat daha da önemlisi sabit cisimler yerine hareketli cisimleri de etkisiz hale getirilebilmeleridir. Zira bunları vuramamak savunmasız kalmak demektir.

Güdümlü füzeler, bir uçak gibi uçabilmektedirler. Jet motoru kullanılır ve modern olanları ses duvarını aşarak süpersonik(ses hızı üzeri) ve hipersonik(ses hızının 5 katının üzeri) hızlarda seyredebilmektedir. Balistik olmayan bir şekilde yani atış hareketi kurallarına göre işlemeden uçabilirler. Tabi hem balistik hem de güdümlü olan füzeler de vardır. Bunun yanında modern olanları kendi yolunu çizebilir. Çok alçaktan uçma kabiliyetine sahiptirler.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Jet motorunun çalışma prensibi ve türleri

Alp Güleç - 05 Ağustos 2011 22:16


Temelinde etki-tepki prensibi yatan ve havacılıkta devrim niteliği taşıyan jet motoru,  dünden bugüne hızın ve gücün simgesi haline gelmiş çok önemli bir buluştur. Gelişiminde birçok insanın katkısı geçmiş olup buhar gücünün kullanılmaya başlanmasından itibaren ilk şeklini almaya başlamıştır. Geneli içten yanmalı motor kategorisine girer ve  çoğunlukla uçaklarda kullanılmaktadır. 

Diğer adıyla tepkili motor olarak da bilinen jet motoru, ön taraftan havayı emer ve kompresörle sıkıştırdıktan sonra yakıt - hava karışımının yandığı yanma odalarında yakarak ısıtır. Büyük ölçüde yanan ve genleşen yakıt - hava karışımı hızlıca püskürtülerek ters yönde büyük bir itma kuvveti oluşturulur. Bu da aracın hareket etmesini sağlar.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Depremlerin oluşumu, sismik dalgalar ve faylar

Alp Güleç - 13 Ağustos 2011 16:47


Bir doğa olayı olan deprem, fay hatlarının yoğun olduğu bölgelerde kendisini sıkça gösteren hayata dair önemli bir detaydır. Zira tedbirsizliğin ve bilinçsizliğin sonucu olarak sıradan bir doğa olayı olmanın ötesine geçerek doğal afete dönüşmektedir.Günümüz teknolojisinin sağladığı imkanlar ile richter ölçeğine göre 8 büyüklüğünde bir depreme dayanıklı binalar yapılabilirken, ne yazık ki geri kalmış ve depremin nadir gerçekleştiği bilinçsiz toplumlarda 6, 7 büyüklüğündeki depremler binaları yıkabilmektedir.

Yer kabuğunun ani enerji boşalımının bir sonucu olarak ortaya çıkan sismik dalgalar, depremi meydana getirmektedir. Bir kırık boyunca biriken enerji, çevreye yayılırken hafiften şiddetliye doğru artan bir şekilde hissedilir. En şiddetli sarsıntı hissedildikten sonra tekrar hafifleyerek etkisi kaybolur. Zaman içerisinde bu depremi izleyen artçı depremler meydana gelebilmektedir. Bunun yanında bazı büyük depremlerden önce meydana gelen öncü adı verilen ufak depremlerin de meydana geldiği gözlemlenmiştir. Ancak her depremin bir öncüsü olacağına dair bir kaide yoktur.

Sismik dalgaların yayılım hızı, cismin yoğunluğuna ve elastikliğine göre değişmektedir. Hız, derinlik ile artma eğilimindedir. Depremler farklı hızda ve türde dalgalar yaratmaktadır. Cisim ve yüzey olmak üzere 2 çeşit sismik dalga vardır. 

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Ultrasonik ses dalgaları ve ultrasonografi

Alp Güleç - 28 Mayıs 2011 22:12


Ultrason (Ultrasound) diğer bir deyişle ultrases, insan kulağının duyabileceği frekansın üzerindeki ses dalgalarıdır. İnsan için duyulabilen ses, 20 Hz ile 20000 Hz aralığındadır. Ses, titreşim hareketinden meydana gelen mekanik bir dalgadır ve frekansına göre sınıflandırılırsa;

İnfrases: 0-20 Hz aralığında
Duyulabilir ses: 20 Hz - 20000 Hz aralığında
Ultrases: 20000 Hz – 1GHz aralığında
Hiperses: 1GHz ve üzeridir.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Bor madeni ve önemi

Alp Güleç - 02 Temmuz 2012 23:35


Türkiye için oldukça önemli bir yere sahip olan, Dünya çapında %71’lik rezerve sahip olunması sebebiyle milli servet gözüyle bakılan bor, günümüz imkanları dahilinde kullanım alanı geniş, gelecek vaadeden bir elementtir. Toprakta, kayalarda ve suda yaygın olarak bulunan bu elementin atom numarası 5 olup sembolü B’dir. Metal ve ametal arasında bir yarı iletkendir. Bileşik oluşturmaya yatkındır ve bu sebeple doğada serbest, elemental halde bulunmadığından birçok farklı çeşitte bor minerali bulunmaktadır. Yüksek saflıkta boru elde etmek zordur. Sanayide kullanılabilir borun bulunduğu ticari maden yatakları ise sınırlıdır ve bunlar en çok Türkiye’de ve ABD’de bulunmaktadır.

Borun metal ve ametaller ile yaptığı bileşikler farklı özellikler göstermekte olup savunma sanayiinden optiğe, seramikten, tarıma ve nükleer’e birçok sayısız uygulama alanı bulunmaktadır. Bor metaldışı bir bileşik gibi davransa da, saf bor elektrik iletmektedir ve kristalize bor neredeyse elmas kadar serttir.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

e sayısı ve bilinmeyenleri

Alp Güleç - 12 Temmuz 2012 01:27


Hemen herkes tarafından bilinen fakat pi sayısı kadar öne çıkarılmadığından daha gizemli bir hale bürünen e sayısı ismini ünlü matematikçi Leonhard Euler’den almıştır. İrrasyonel ve transandantal bir sayıdır. Yani tamsayı veya rasyonel katsayılı bir polinomun kökü değildir. Bir diğer ismi Euler sabitidir. Ancak Napier sabiti olarak da anılır. Zira ilk olarak İskoç Matematikçi John Napier’in logaritma kitabının ek kısmında yer almış fakat üzerinde fazla durulmamıştır. Sayının kaşifi ise matematikçi Jakob Bernoulli olmuştur. Kendisi bileşik faiz problemini incelerken bu sabiti keşfetmiş ve hesaplamıştır. e sabitinin yaklaşık değeri şöyledir;

0

 

2.71828182845904523536028747135266249775724709369995957496696
7627724076630353547594571382178525166427427466391932003059921
8174135966290435729003342952605956307381323286279434907632338
2988075319525101901157383418793070215408914993488416750924476
1460668082264800168477411853742345442437107539077744992069551
7027618386062613313845830007520449338265602976067371132007093
2870912744374704723069697720931014169283681902551510865746377
2111252389784425056953696770785449969967946864454905987931636
8892300987931277361782154249992295763514822082698951936680331
82528869398496465105820939239829488793320362509443117301238...

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Hayalet uçaklar ve gizlilik teknolojisinin prensipleri

Alp Güleç - 15 Şubat 2012 18:25


Askeri yönden hayati öneme sahip olan gizlilik teknolojisi en üst sıralarda yer alan araştırma konularından biridir. Dünden bugüne ABD başta olmak üzere birçok ülke bu konuda ar-ge faaliyetleri yürütmüştür. Fakat bu ülkelerin içerisinde kayda değer ilerlemeyi sadece ABD elde edebilmiştir. Çin, Rusya, Hindistan ve Almanya’nın da bu konuda önemli çalışmaları olup gelecekte hizmete sokacağı hayalet uçaklar bulunmaktadır. Aynı zamanda Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin sahip olduğu hayalet insansız hava araçları bulunmaktadır.  Soğuk savaştan bugüne çok önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 

Gizlilik teknolojisinin başlıca amacı cismi radarda görünmez hale getirmektir. Fakat yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim üzere bu tek başına yetersizdir. Zira gizliliğin bir değil birçok prensibi bulunmaktadır. Diğer konu, günümüzün hayalet uçakları çok iyi bir şekilde gizlenebilir. Fakat Türkçe’deki “hayalet” sözcüğünün karşılığı oldukları söylenemez. İngilizce “Stealth” yani gizlilik, anlam olarak "hayalet"e denk bir kavram değildir. Gizlenmek ve görünmez olmak aynı şeyler değildir. Radarlardaki görünmezlik için kısmen bu anlamı sağlasa da eksiktir.

Hayalet uçakların radar izi, çok küçük de olsa olabilir. Ancak bu bir uçak büyüklüğünde değil, çok ufak bir cismin radar izi şeklinde gözükür. Uzak mesafelerde tam görünmez olabilirken radara yakınlaştığında yine görünür hale gelebilmektedir. Ancak bu düşman hedeflerinin tedbir alabileceği sürenin çok daha altında olduğundan büyük bir avantaj sağlamaktadır.

Radarın çalışma prensibinde elektromanyetik dalgaları gönderip yansıyanları toplamak yatar. Bir cisim bu dalgaları tekrar radara yansıtırsa tespit edilir. Fakat bu dalgaları geri göndermek yerine farklı yerlere yansıtırsa, emerse, karıştırırsa o zaman radar izi küçülür veya radarda görünmez hale gelir.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Nükleer silahların çalışma prensipleri

Alp Güleç - 27 Temmuz 2012 04:56


Gücü ve bıraktığı etkiyle öne çıkan, bir o kadar da kötü şöhret sahibi olan nükleer bombalar, insan eliyle gerçekleşen en trajik olaylarda başrol oynamışlardır. Fimlerde, hikayelerde ve bilgisayar oyunlarında adından sıkça söz ettiren fakat gerçek hayatta bir o kadar uzak olması temenni edilen bu son derece ölümcül bombaların en temel haliyle ele alındığında iki türü bulunmaktadır. Bunlar fisyon(parçalanma) ve füzyon(birleşme) bombalarıdır.

Atom çekirdeğinde, protonlar pozitif, nötronlar ise yüksüz parçacıklar olmalarına rağmen bir arada durabilirler. Buna nükleer kuvvet sebep olur ve bu kuvvetin iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri güçlü nükleer kuvvet, diğeri ise zayıf nükleer kuvvettir. Güçlü nükleer kuvvet atom çekirdeğinin bir arada durmasını sağlayan menzili kısa fakat bir o kadar güçlü bir kuvvet iken zayıf nükleer kuvvet ise çekirdekte kararsızlığa sebep olmaktadır. Zayıf nükleer kuvvet ile elektromanyetik kuvvet arasında ilişki olduğu ispatlandığından bunlar birleştirilip elektrozayıf kuvvet ismini de almıştır.

Devamını okumak için tıklayınız...

 
 

Sayfa 1 / 3